BÖBREK TAŞI AMELİYATINDA LAZER YÖNTEMİ

BÖBREK TAŞI TEDAVİSİ VE
LAZER İLE BÖBREK TAŞI KIRMA
Op.Dr. Tuncay ŞAFAK Üroloji Uzmanı 0212 440 32 32
E-posta: info@avicennahospital.com.tr
Böbrek taşı ile ilgili
“böbrek taşı nasıl olur”, “böbrek taşı belirtisi”, “böbrek taşına ne iyi
gelir”, “böbrek taşı düşürme yolları”, “böbrek taşı ameliyatı” gibi konularda
merak edilenlere cevap veriyoruz.
Türkiye’de sayılı merkezde uygulanabilen son teknoloji Orijinal Lazer ile herhangi bir kesi
yapmadan idrar yolundan girerek böbrek taşınızı kırıyoruz.
Çok ince (3–3,5 mm ) uzun
bir fiberendoskop ile doğal idrar yolundan girilerek idrar kanalı ve böbrek
içindeki böbrek taşlarının lazer yardımıyla kırılarak idrar yolundan idrar ile
birlikte dökülebilecek kum tanecikleri haline getirilmesi işlemidir.
Dünyada böbrek taşı
ameliyatlarının en modern uygulama şeklidir. Bu ameliyat tamamen kapalı,
bıçaksız endoskopik olarak yapılır. Böbreğe hiç zarar verilmez ayrıca
vücutta bir yara olmadığı için hasta çok çabuk ayağa kalkar ve işine geri
dönebilir.
Kanama yapmadığı için kan
sulandırıcı ilaç kullanan kalp hastalarına bile rahatlıkla uygulanabilir.
Özel Avicenna Esenler
Hastanesi olarak lazer endoskopi aleti ve böbrek taşı
tedavisinde kullanılan diğer modern cihazları bünyesinde bulundurarak böbrek
taşı hastalarımıza en kaliteli hizmeti vermenin gururunu yaşıyoruz.
BÖBREK TAŞI NEDEN OLUR?
Böbrekte idrar ile birlikte
atılan elementler idrar içinde belli pH ve ısı düzeyinde eriyik halinde
bulunurken, idrar içindeki konsantrasyonlarının artması ile doyma noktası
aşılır ve kristalleşme başlar. İşte bu olaya süpersaturasyon denilmektedir ki
taş oluşumunun en önemli mekanizmasıdır.
Kristaller le birlikte
oluşan çekirdek üzerine toplanma ve biraraya gelmeler devam ederek taş meydana
gelir. Tabi olarak bu taş oluşumunu engelleyici inhibitör eksikliği, metabolik
ve anatomik bozukluklar taş oluşumunun ana nedenleridir.
BÖBREK TAŞLARI NASIL OLUŞUR?
İlk olarak süpersaturasyon
ile başlayan süreçte kristalleşme ve ardından presipitasyon (kristallerin
eriyik içinde dibe çökmesi) ile devam eder, bu aşama inhibitörlerin etkisi ile
önlenebilir. Bundan sonraki aşama ise artık kristalizasyonun başladığı ve
inhibitörlerin çok az etkili olabildiği safha formation product safhasına
geçilir. Bu safhaya geçişte idrar pH değişiklikleri, idrar yolu enfeksiyonları,
anatomik bozukluklar, tümörler gibi kolaylaştırıcı faktörler rol oynamaktadır.
Bu safhadan sonra bir araya gelip toplanma ve çekirdek oluşumu takip eder. İşte
bu kristaller normal şartlarda 3-5 dakika içinde böbrek içindeki idrar
kanalına, 5-10 dakika içinde mesaneye ve 3-8 saatte de büyümeden dışarı atılırlar.
Bu yüzden çok su içilmesi ve günlük idrar miktarının artırılması herkesin
üzerinde hemfikir olduğu gibi taş oluşumunu engelleyen en önemli tedavidir.
BÖBREK TAŞI HASTALIĞI
KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Böbrek taşı hastalığının
görülme sıklığı ülkemizde %11-12 civarındadır. Coğrafi olarak güney ve güney
doğu bölgemizde görülme sıklığı daha fazla olduğu bilinmektedir. Erkeklerde
kadınlara oranla 2-3 kat daha fazla görülmekte fakat son yıllarda aradaki bu
fark giderek azalmaktadır.
Böbrek taşı hastalığında
genetik yatkınlık önemli bir faktördür. Aile bireylerinde böbrek taşı hastalığı
olanlarda 2 - 2,5 kat daha fazla görüldüğü bilinmektedir.
Böbrek taşı hastalığı, sıcak
iklimde yaşayan nüfusta ve özellikle yaz aylarında daha fazla görülmektedir. Bu
durumun oluşmasına sebep olan iki ana faktör; vücuttan aşırı sıvı kaybına bağlı
olarak idrar volümünün azalması ve saturasyonunun artması, bir diğeri ise güneş
ışığına bağlı olarak vücutta D vitamini üretiminin artmasıdır.
BÖBREK TAŞI HASTALIĞINA YOL AÇAN
FAKTÖRLER NELERDİR?
Renal tübüler asidoz, primer
hiperparatiroidizm ve crohn hastalığı gibi sistemik hastalıklar kalsiyum taş
hastalığına yol açabilen hastalıklardır. Gut hastalığı ürİk asit taşlarına
neden olurken şeker hastalığında taş hastalığı sık görülmektedir. Ayrıca obezite
de taş hastalığı için risk oluşturmaktadır.
BÖBREK TAŞI OLUŞUMU NASIL
ÖNLENİR?
İnsan idrarı su gibi
değildir, böbrek taşı hastalığını önleyebilen birçok inhibitör idrarda
bulunmaktadır. Ayrıca idrar pH’sı ve ısı farklılığı da böbrek taşı oluşumunu
önleyen mekanizmaya yardımcı olmaktadır. Fakat en önemli koruyucu faktör sıvı
alımının artırılmasıdır. Çünkü taş oluşumunda temel mekanizma
süpersaturasyondur. Yani idrarın içinde bulunan elementler belirli bir miktarda
çözünmüş halde iken idrardaki sıvı miktarı azaldığında bu elementler aşırı
doymuş noktaya ulaşır ve kristalleşme başlar.
Kristal oluşumunu engelleyen
en önemli inhibitör (engelleyici) sitrattır. Sitrat kalsiyum ile birleşik
yaparak kalsiyumun okzalat ya da fosfat ile bir kompleks oluşturmasını engelleyerek
taş oluşumunu engellemektedir. Hipositratüri (idrarda sitrat miktarının düşük
olması) olan hastaların %50’sinde böbrek taşı hastalığı görülmektedir.
İdrardaki diğer
inhibitörlerden olan magnezyumun, kalsiyum okzalat kristallerinin büyümesini
engellediği tespit edilmiştir.
İdrarda bulunan
glikozaminoglikanlar ve mukopolisakkaridlerin, böbrek taşı kristallerinin nüveleşmesini önlediği gösterilmiştir.
Osteopontin (üropontin), müsin ve inter-alfa tripsin dede
kalsiyum okzalat kristalleri üzerine etkili, güçlü inhibitörlerdir.
BÖBREK TAŞI OLUŞUM RİSKİNİ
ARTIRAN FAKTÖRLER NELERDİR?
Okzalatın öncüleri olan
glisin ve askorbik asit (C vitamini) fazla alındığında böbrek taşı hastalığı
riski artar. Örneğin günde 1000 mg’dan fazla C vitamini alındığında böbrek taşı
hastalığı riski %40 oranında artar.
Bağırsakta bulunan kalsiyum
ve magnezyum miktarı ile okzalat üreten bakteriler, emilen okzalat miktarını
etkiler. Crohn hastalığı gibi inflamatuar barsak hastalığında ya da barsak
ameliyatı geçirmiş kişilerde idrardaki okzalat miktarı artması sonucu böbrek
taşı hastalığı riski artar.
Anatomik olarak bir takım
anomaliler de idrar akışını zayıflatabilir. Bu da böbrek taşı oluşumuna katkıda
bulunmaktadır. UPJ Darlık, atnalı böbrek, kaliks divertikülü, medüller sünger
böbrek gibi anomalilerböbrek taşı oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Ayrıca idrar
yolu enfeksiyonları da böbrek taşı oluşumuna pozitif etki etmektedir.
BÖBREK TAŞI BELİRTİLERİ
NELERDİR?
Ağrı ve idrarda kan
görülmesi iki ana belirtidir. Ağrı
böbrek idrar akışının kesintiye uğraması nedeniyle böbrek içi basıncın artması ve
böbrek kapsülünün gerilmesi ile olur. Ani gelip kaybolan keskin kolik tarzı
ağrı olabileceği gibi devamlı künt bir yan ağrısı şeklinde de olabilir. Ağrı
testise, genital organlara yayılabilir. Mide ve böbrek sinirleri aynı (çölyak
pleksus) yerden geldiği için mide bulantısı olabilir. Refleks olarak barsakları
etkileyerek ileus benzeri bir tablo ve sağ taraf taşlarda apendisiti taklit
edebilir ki biz hekimlerin ağrı kesici vermeden önce ayırıcı tanıyı yapmamız
çok önem arz etmektedir. Ayrıca taşın ani tıkaması enfeksiyon oluşumunu
kolaylaştıracaktır, ateş varsa özellikle piyelonefrit açısından dikkatli
olunmalıdır.
BÖBREK TAŞI AĞRISINA NE İYİ
GELİR?
Tanı kesinleştikten sonra
hastanın ağrısının dindirilmesi çok önemlidir çünkü böbrek taşı ağrısı
gerçekten çok şiddetlidir, özellikle diklofenak türü analjezik ve
antienflamatuar ilaçlarla ağrı kontrol altına alınmalı, bulantı varsa bulantı
giderici ilaç kullanımı, oral alımının kesilmesi, enfeksiyon belirtisi varsa
idrar kültürü alınıp ampirik antibiotik başlanması ve hastanın endişelerinin
yatıştırılması ilk anda uygulanacak tedavidir. Enfeksiyon yok ise ağrı olan
tarafa aşırı olmamak kaydıyla sıcak uygulama faydalı olabilir, aşırı kusma ve
bulantı durumunda elektrolit kaybını karşılamak için intravenöz dengeli sıvı
tedavisi verilebilir, hasta rahatladıktan sonra gecikmeden tanı için
görüntüleme yöntemlerine başvurulmalıdır.
BÖBREK TAŞI TEKRARLAR MI?
Böbrek taşı hastalığının
tekrarlama riski 5-10 yıl için %50, 20 yıl için %75’tir. Bu nedenle yüksek risk
grubu için iyi bir metabolik değerlendirme yapılmalı ve risk faktörleri
belirlenmelidir. İdrar analizi yapılarak idrar pH, mikroskobisinde eritrosit,
lökosit varlığı, nitrit kristalüri belirlenmelidir. pH >7,5 ise enfeksiyon taşı, pH<5,5 ürik asit taşı
akıllara gelmelidir.
Kan analizinde üre,
kreatinin, ürik asit kalsiyum (eğer kalsiyum yüksek ise Parathormon bakılmalı)
, sodyum, potasyum, klorür, hemogram ve CRP değerlerine bakılmalıdır.
Görüntüleme yöntemlerinde
öncelikle ultrason ve direkt grafi ilk etapta tercih edilmelidir.
METABOLİK İNCELEME GEREKEN
YÜKSEK RİSK GRUBU HASTALAR
·
Ailede böbrek taşı öyküsü olması
·
Tek böbrekli hastalar, böbrek yetmezliği
·
Tekrarlayan böbrek taşı hastalığı
·
Sistin, ürikasit, struvit taşları
·
Anatomik bozukluklar olması
·
Sistemik hastalıkların olması
·
Çocukluk çağı böbrek taşı hastalığı
·
Genetik geçişli hastalıklar;
Yüksek risk grubundaki
hastalar için 24 saatlik idrar toplanıp incelenmesi gereklidir. Bunun için
enfeksiyon olmamalı ve ameliyattan en az 20 gün sonra yapılmalıdır. Toplanan
idrarda idrar hacmi, densitesi, kalsiyum, oksalat, sitrat, sistin, ürik asit,
sodyum ve magnezyum bakılmalıdır.
BÖBREK TAŞINDAN KORUNMA
YOLLARI NELERDİR?
Böbrek taşı hastalığından
korunmada temel olarak diyet ve yaşam tarzı değişikliği önemlidir. Sıvı alımı
artırılmalıdır. Günlük sıvı 2,5-3 litre, dışarı atılan idrar miktarı ise 2-2,5
litre olacak şekilde ayarlama yapılmalıdır. Uygun hastalarda spor ve özellikle
yürüyüş faydalıdır. Ancak aşırı sıvı kaybının önüne geçilmeli, kilo verilerek
vücut kitle endeksi düşürülmelidir.
Diyet olarak dengeli
beslenmeye dikkat edilmeli, sebze ağırlıklı beslenilmelidir. Fakat okzalattan
zengin yiyeceklerden (fındık, demli çay, ıspanak, pancar, patates, çikolata,
brokoli vb..) kaçınılmalıdır. Kalsiyumdan fakir diyet önerilmemektedir. Normal
bir insanın alması gereken değerlerde (günlük 1-1,2 gr) kalsiyum alımına devam
edilmelidir. Tuz alımı kısıtlanmalıdır (günlük 4-5 gr.). Hayvansal proteinler
kısıtlanmalıdır (0,8-1 gr/gün). Aşırı vitamin alımından kaçınılmalıdır
(özellikle C vitamini).
BÖBREK TAŞI HASTALIKLARINDA
TANI KOYMAK
Tanı koymak için
başvurulacak ilk yöntem ultrasonografi olabilir, radyasyon içermez, kolay
uygulanabilir ve ucuzdur. Beş milimetreden daha büyük taşlarda etkindir.
Üreterdeki taşlar için tanı duyarlılığı düşüktür. DÜSG (direk üriner sistem
grafisi) ile birlikte kullanıldığında tam duyarlılığı oldukça artmaktadır.
Günümüzde özellikle ağrılı hastalarda kontrastsız bilgisayarlı tomografi artık
standart hale gelmiştir ve IVP’den üstündür. Ayrıca ürik asit ve ksantin
taşları gibi röntgen filminde görülmeyen taşlardan da tanı koyulabilmektedir.
Gerektiği durumlarda IVP çekilebilir.
BÖBREK TAŞI NASIL DÜŞÜRÜLÜR?
Böbrek taşının düşürülmesi taşın çapı, şekli ve idrar kanalının genişliği ile bağlantılıdır. Çapı 1 cm e kadar olan taşların eğer anatomik olarak zorlaştırıcı faktörler yoksa düşme şansı vardır. Fakat 4mm lik bir taşın düşme şansı %50-60 iken 1cm lik bir taşın düşme şansı %10-20 lere kadar inmektedir. Taş düşürmek için çok sıvı alımı en önemli tedavidir. Günlük sıvı miktarı yaklaşık olarak 2.5-3 litre civarında olmalıdır. Ayrıca ağrı kesici ve antienflamatuar tedavi ve prostat tedavisinde kullanılan alfa bloker ilaç tedavisi taş düşürülmesini kolaylaştırmaktadır.
BÖBREK TAŞI HASTALIĞINDA
GİRİŞİMSEL TEDAVİLER
Günümüzde halen kullanılan
şok dalgası ile taş kırma yönteminde (ESWL), başarı oranları taşın boyutu
arttıkça düşmektedir. 10 mm’nin altında başarı oranı ortalama %79 iken 20 mm
üzerinde %53’e kadar düşmektedir. Ayrıca taşın yerleşim yeri de önemlidir.
Böbrek alt kalikste %55, üst kalikste %71,5 bulunmuştur.
Günümüzde endoskopik taş
cerrahisinin ilerleme kaydetmesi ile birlikte ESWL önemini yitirmiştir.
Üreterorenoskopi
(retrograd ıntrarenal cerrahi (RIRC))
Bu yöntemde özellikle 1
cm’nin üzerindeki taşlarda mükemmel taşsızlık oranlarının yakalanması onu
günümüzde en popüler taş tedavisi konumuna getirmiştir. Tamamen endoskopik
olarak yapılan bu yöntemde idrar kanalından girilerek böbreğin içindeki her
taşa müdahale edebilmek mümkün olabilmektedir. Ayrıca komplikasyon oranları
oldukça düşüktür.
Perkütan Nefrolitotomi
(PCNL)
Özellikle 2 cm’den büyük
taşlarda tercih edilen bu yöntemde yüksek başarı oranları yakalanmıştır. Avrupa
Üroloji Kılavuzlarında orta veya üst kaliks taşlarında ve renal pelviste 1-2 cm
ve 1 cm’den büyük taşlarda ve alt kaliks taşlarında önerilmektedir.
Açık taş cerrahisi günümüzde
çok az yapılmaktadır. Özellikle taş ile birlikte düzeltilmesi gereken bir
komplikasyon ya da anatomik bozukluk olduğunda tercih edilmektedir.
Endoskopik taş cerrahisi
hastaya sağlandığı maksimum konfor sayesinde artık taş tedavisinde ilk sıraya
yerleşmiştir ve önemi giderek artmaktadır.